‘Sürdürülebilirliğin yolu suyun geri kazanımından geçiyor’

Ziya İpek / ADANA

Çukurova Üniversitesi İ. Akif Kansu Toplantı Salonu’nda “Sürdürülebilirlik Zirvesi” gerçekleştirildi. Zirveye Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, Çukurova Üniversitesi İİBF İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. Deniz Zeren, Haberci ve Belgesel Yapımcısı Coşkun Aral ile ARC Su Enerji Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Alkan Canbay konuşmacı olarak katıldı. Alkan Canbay, burada yaptığı konuşmada, iklim değişikliğinin su kaynaklarını etkilediğine dikkat çekerek, ülkemizde en fazla özen gösterilmesi gereken konunun suyun geri kazanılması yönündeki çalışmalar olması gerektiğini kaydetti. Günümüzde iklim, sürdürülebilirlik, karbon ayak izi ve su ayak izi konularının her zamankinden daha fazla öne çıktığını aktaran Alkan Canbay, tarım topraklarına sahip bölgelerin ihtiyacı olan üretimi gerçekleştirmesinin tek yolunun sudan geçtiğini anlattı. Alkan Canbay, Adana’nın sıcak bir bölge olduğunu ve çeşitli tarımsal ürünler üretme potansiyeli olduğunu ancak sulama yöntemlerinden dolayı Yumurtalık bölgesi ve Karataş bölgesinde yeraltı su kaynaklarının hızla tükendiğini vurguladı.

Alkan Canbay, “Kuyu derinlikleri 200-300 metreye kadar iniyor. Daha önce 50 metrede temiz su alıyorken şimdi 50 metrede tuzlu su olması demek. Bunun anlamı, deniz suyunun tuzu, temiz su kaynaklarımızı, yeraltı rezervlerimizi kirlettiği anlamına geliyor. Bu süreç bu şekilde devam ederse şayet o bölgelerde artık tarım olmayacak, o bölgelerde limon, portakal ve buğday yetişmeyecek demektir.” dedi. Canbay, insanlığın yaşamını sürdürebilmesi için yeraltındaki su rezervlerinin salma sulama denilen yöntemlerle tarımda kullanılmaya devam etmesi durumunda, bunun tüketim amaçlı kullanılan sularda azalmaya yol açarak çeşitli sorunları beraberinde getireceğine dikkat çekti.

“Dönüşüm olmazsa, AB pazarını kaybedebiliriz”

Avrupa Yeşil Mutabakatında Avrupa Birliği’nin 2030 yılına yönelik öngördüğü sera gazı emisyonlarında azaltım yapılması yönündeki hedefe yönelik Türkiye’nin birçok endüstri, buna enerji santralleri, tekstil sektörü, demir-çelik ve gıda sektörü dahil olmak üzere büyük bir dönüşüm sağlaması gerektiğini hatırlatan Alkan Canbay, yoksa bu sektörlerin en büyük pazar olan Avrupa’yı kaybedebilecekleri uyarısında bulundu. Suyun nasıl kullanılacağı veya nasıl geri dönüştürüleceği konusunda bilgi ve bilinç oluşmadığının altını çizen Canbay, “Kamu binaları, üniversiteler, normal binaların gri suyu tamamen dönüştürmesi gerekiyor ve yeniden kullanım sağlanması gerekiyor. Yağmur sularının bir an önce toplaması gerekiyor. Bu durum daha sonra yeni krizlere yol açacaktır. Türkiye, günlük iki milyar nüfusa yetecek düzeyde atık tüketiyor. Dünyanın yaşanabilir bulunabilmesi için su kaynaklarına ve kullanımına biraz daha dikkat etmemiz gerekiyor. Bir kot pantolonunun üretimi için 15 ton civarında su harcanıyor. Bunu düşündüğünüzde eski pantolonları atmasak daha iyi olur diye düşünebilirsiniz. İklim değişikliğinin önüne geçebilmek için başlangıç noktasının su olduğu bu açıdan tüketimin dengelenmesi ve su döngüsünün tamamlanabilmesi için suyu kaybetmeden kullanmak gerektiği kanaatindeyim.”

‘İsraf korkunç boyutlara ulaştı’

Haberci ve Belgesel Yapımcısı Coşkun Aral ise israfın bugün korkunç boyutlara ulaştığını, aç gözlülüğe sınır konulamadığını, eğitim politikaları ile bu konuda adımlar atılabileceğini bildirdi. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşadıkları ile sürdürülebilirliğe örnekler veren Aral, temiz su kaynaklarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu, dünyanın değişik coğrafyalarında temiz su kaynaklarına ulaşımın ne kadar hayati olduğunu anlattı. Soru cevap bölümü ile devam eden panel, katılımcılara plaket töreni ele sona erdi.

‘Gelecek nesillerin haklarını ellerinden almayacağız’

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, “Sürdürülebilirlik” kavramının ilk defa 1980’lerde Norveç’in eski bir başbakanı tarafından, “Bugünkü ihtiyaçlarımızı karşılayacağız, ancak bunu yaparken gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama haklarını ellerinden almayacağız” olarak tanımladığını anımsatarak, “Peki bu ne anlama geliyor? Her ne tüketirsek tüketelim, gayet güzel, helal olsun ama benim çocuklarımın ya da torunlarımın gelecekteki hayatından bir şeyler çalınıyorsa o yanlış yapıyoruz.” dedi. Kurnaz, sürdürülebilirlik için kaynakların verimli, ihtiyaçların büyük dikkatle kullanılmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.